Türkiye’de kadın yoktur, Bağyan vardır…

Print
Haber Tarihi : 07.03.2023 12:07
FaceBook paylaş Twitter paylaş Google paylaş Yahoo paylaş MSN paylaş Hotmail paylaş Delicious paylaş Digg paylaş

Gazeteci Yazar Sevda Durgun'un Kaleminden

Çarşamba günü 8 Mart dünya emekçi kadınlar günü.


Gelin görün ki ortada kutlanacak bir gün yok.


Neden mi? çünkü, Türkiye’de kadın yoktur, Bağyan vardır…


2006’da aramızdan ayrılan Duygu Asena’nın 1987’de yayımladığı “Kadının Adı Yok” kitabının sembolleşen adı maalesef birçok alanda hâlâ geçerli. Kadın haklarının korunması ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması için hem ülkemizde hem de dünyanın geri kalanında alınacak daha çok yol var.


Her gün evlerimizde haber bültenlerinde karşılaştığımız kadın cinayetleri haberlerine artık kaçımız duyarlı?


Şiddetin bireysel mi, yoksa toplumsal mı olduğu konusu hakkında yüzlerce soru sorulmuşken, en doğru sonuç toplumlardaki şiddet olgusunun temel nedeninin, hem kültürde hem de bireysel temellerde aramaktır. Şiddeti cinayete götüren nedenler bu bakış açsıyla bir bütün olarak incelendiğinde karşımıza çıkan sonuçlar eğitimsizlik, özgüven eksikliği, eşlerin ayrılma isteği veya kadının ekonomik gücünün erkekten daha iyi durumda olmasıdır.


Özellikle eşler arasında çıkmış olan problemlerin erkekler tarafından baskı ve şiddet yoluyla çözülebileceği düşüncesi, kadın cinayetleri için yeterli bir dayanak oluşturmaktadır.


Özellikle son yıllarda artış gösteren şiddet ve taciz olayları sosyal medyanın da etkisiyle geniş kitlelere yayılıyor. Sosyal medya ile birlikte şiddet ve taciz olaylarında gereken cezaların verilmesi için kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor.


Hukukun yetersiz görüldüğü durumlarda, öldürülen ya da tecavüze uğrayan kadınlar için protestolar düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor. Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor. Sanki toplum olarak bir şiddet ve çılgınlık dönemi yaşıyoruz. Açıkça görülüyor ki kadın cinayetleri Türkiye’yi sarsmaya devam ediyor.


Bu ülkede kadın cinayetlerine çözüm bulunacaksa, bu yine kadınlar sayesinde olacak.


Çünkü toplumun temelini Kadınlar ve onların yetiştirdiği bireyler oluşturmaktadır.


İtiraf edelim ki, tüm toplumsal ve kültürel değerlerimizi kaybettik…


Sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz…


Sağlıklı evlilikler yapamıyoruz…


Sağlıklı, mutlu çocuklar yetiştiremiyoruz…


Ne demişti büyük usta Neşet Ertaş, “kadınlar insandır, bizler insanoğlu”


Türkiye’de Kadınlar günü kutlanamaz…


Neden mi? çünkü, Türkiye’de kadın yoktur, Bağyan vardır…


Kadına kadın denilemediği için ”bayan” denilen, ”hanımefendi” denilen ama hiçbir hanımın efendi olamadığı, daha da ötesi kadına ”kadın” demeyi cinsellikle örtüştürerek ayıp sayan bir

ülke burası.


Bahsettiğim Türkiye’de KADIN olmak…


Türkiye’de kadın olmak ne mi demek?


Türkiye’de kadın olmak, boynunda bir namus yaftasıyla dolaşmak zorunda bırakılmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, cinsiyetinden ötürü her adımda hesap vermeye mecbur bırakılmak

demek…


Türkiye’de kadın olmak, cinsiyet kaynaklı adaletsizliklere bakıp sinir hastası olmak demek…


Türkiye’de kadın olmak, boşanmışsa dul, evlenmemişse evde kalmış, çocuğu yoksa kısır, çok gülüyorsa oynak, çok geziyorsa sürtük, bir erkekle ilişkisi varsa o… diye etiketlenmektir…


Türkiye’de kadın olmak, sokağa adımını attığın andan itibaren tedirgin olmak demek. Binecek otobüs seçmek demek. Ne tıka basa dolu olmalı ne de çok boş ki taciz riski azalsın…


Türkiye’de kadın olmak, ayıplarla, önyargılarla, geri kafalılıkla savaşmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, kıyafetini hep savunmak zorunda kalmak demek…


Türkiye’de kadın olmak “Mutlaka bir yerini açmıştır, mutlaka göz süzmüştür, mutlaka kırıtmıştır, mutlaka kuyruk sallamıştır, mutlaka aranmıştır” zihniyetiyle yılmadan mücadele

etmek demek…


Türkiye’de kadın olmak, fikrini savunamamak, düşünememek, konuşamamak, gülememek, içinden geldiği gibi davranamamak, hakkını arayamamaktır…


Türkiye’de kadın olmak, “Ben bilmem beyim bilir ”demek, erkeğin gerisinde kalınca “Hanımefendi”, bunlara itiraz edince “Feminist” diye adlandırılmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, bedeninden, cinselliğinden, kadınlığından utandırılarak eğitilmek, her zaman bir cinsel obje olarak görülmektir…


Türkiye’de kadın olmak, sustuğunda, gözlerini yerden kaldırmadığında, başı eğik olduğunda, “Terbiyeli” sıfatıyla ödüllendirilirken, tam tersini yaptığında ahlaksız olmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, genç kızlığa adım attığında, bundan bahsetmenin yakışıksızlığı fısıldanırken kulağına, ailedeki oğlan çocuklarının erkekliğe adım atışlarının düğünlerle

kutlanmasını şaşkınlıkla izlemektir…


Türkiye’de kadın olmak, anne ve babaların oğullarının çapkınlıklarından böbürlenerek bahsederken, kızlarının bir erkekle çay içmesinin bile namuslarını iki paralık etmesine tanık

olmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, emeğiyle başardığı her iş için, “Kim bilir kimlerle düşüp kalktı.” iftirası atılmasıdır…


Türkiye’de kadın olmak, dayak yediğinde hak ettiği, taciz edildiğinde arandığı düşünülmek, tecavüze uğradığında bile suçlanmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, hayat kadınlarına tecavüz edenlere mahkemede verilen ceza indirimlerini, kocası tarafından öldürülen kadınları, küçücük kızlara yapılan işkenceleri televizyonda izlemek ve içi sızlamaktır…


Türkiye’de kadın olmak, her türlü şiddete maruz kalmak, polise gidince ciddiye alınmamak, devlet tarafından korunmamaktır…


Türkiye’de kadın olmak, okula gönderilmemek, istediğiyle evlenememek, daha küçücükken babası yaşında adamlara satılmak, zorla evlendirilmek, mal gibi kullanılmak, üzerine kuma

getirilmek, töre cinayetine kurban gitmektir…


Türkiye’de kadın olmak, “Saçı uzun aklı kısa” sözünü omuzlarında bir yük gibi taşımaktır… Türkiye’de kadın olmak, hor görülmek, aşağılanmak, küçümsenmek, ayıplanmak,

suçlanmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, baskıcı, ikiyüzlü bir toplumda nefes almaya çalışmaktır…


Türkiye’de kadın olmak, eli nasır tutan, sırtında ve karnında tarlada sıcak güneşin en yakıcı anında çalışan analardır…


Türkiye’de kadın olmak, tarlada, çapada tütünde, çayda çalışan kadınlardır…


Türkiye’de kadın olmak bazen de hep kavga etmek demek.


“Ne bakıyorsun? Ne yapıyorsun?” diye bağırıp çağırmak demek.


Türkiye’de kadın olmak Her şeye rağmen başı dik durmak, Halide Edip, Sabiha Gökçen, Berfo Ana, Nene Hatun, Türkan Saylan olabilmektir…


Oysaki KADIN Adam olmadan önce insan olabilmenin en temel unsurudur…


En büyük dertlerin dertlisi, en büyük mutlulukların ardındaki kahramandır…


Şehit tabutuna sarılmış gözyaşı döken şehit anasıdır…


Bebeği sırtında Kurtuluş Savaşına mermi taşıyandır…


En asil alın terinin en muhteşem sahibidir…


Allah’ın kadını bir emanet olarak verdiğini unutan adamlara adam olmadıklarını anlatan

sessiz aktörlerdir…


İnsan olmanın vesilesidir…


Kadın anadır, kadın yardır…


Gelin gürünki kadın her 8 Mart’ta adına istatistikler tutulan, 9 Mart’ta da unutulandır…


Tüm bu olumsuzluklar içinde yine de Umudunu yitirmeden mücadele edendir kadın…

ANASAYFA |GÜNDEM |BÖLGESEL |SİYASET |EKONOMİ |SPOR |DÜNYA |SAĞLIK |TEKNOLOJİ |KULİSVAR |BİLİM-EĞİTİM |KÜLTÜR SANAT |MAGAZİN
GİRİŞ SAYFAM YAP| |RSS ÖZET AKIŞI|İLETİŞİM|KÜNYE
Turkuaznet İnternet ve Bilişim Hizmetleri Tarafından Geliştirilmiştir. Tüm hakları saklıdır.